Adres

Erenköy Mah. Fahrettin Kerim Gökay Cad. No:272 Mormin Apt. Kat:1 D:7 Kadıköy İstanbul

Telefon

0216 478 12 52

0544 346 24 16

Email Adres

info@terap-ist.net

Kekemelik

Kekemelik 7 yaşından önce, çoğunlukla 3-5 yaşları arasında ortaya çıkan bir konuşma bozukluğudur. Kekemeliğe altını ıslatma, tırnak yeme, kardeş kıskançlığı, uyku ve yeme bozukluğu, parmak emme gibi davranış bozukluklarından biri veya birkaçı da eşlik ediyorsa gırtlak, ses telleri, ağız ve dil gibi konuşma organlarındaki fiziksel bir bozukluktan kaynaklanmadığı anlaşılır. Bu organlarda konuşmaya engel bir bozukluk olması durumunda çocuk zaten baştan itibaren konuşma güçlüğü çekecektir. Üç yaşından önce görülen kekelemeler konuşma bozukluğu olarak değerlendirilmez. İki-üç yaşları arasında düşünce, konuşmadan daha hızlıdır. Çocuk düşünme hızında konuşmak isterken kelime bulmakta zorlanır ve kekeler. Anne babalar bu durumu normal karşılamalı, çocuğu düzgün konuşmaya zorlamamalıdır.

Gerçek kekemelik, çocuk belli bir yaşa kadar düzgün konuşurken yavaş yavaş ya da birden bire ortaya çıkan kekemeliktir. Önceleri belli hecelerde daha sonra kelimelerde takılmaya başlar. İlk heceleri çıkarmakta zorlanır, sıkılır, kızarır, el-kol, kaş-göz veya baş hareketleri yapar. Kekemelik çocuktan çocuğa farklılıklar gösterir. Bazı çocuklar belli kelimelerde, bazıları da ilk kelimede takılır.

Kekemelik genellikle:
– Sessiz harfle başlayan uzun kelimelerde,
– Kelimenin ya da hecenin başındaki ‘h’ harfinde,
– Sessiz harften, sesli harfe geçişlerde görülmektedir.

Kekemeliğin artış gösterdiği bazı özel durumlar da vardır:
– Çocuk aşırı baskı, heyecan ve sıkıntı altında iken,
– Telefonda konuşurken,
– Yabancı veya önemli bir kişi ile konuşurken,
– Kalabalığın karşısında konuşurken,
– Uykusuz veya yorgun iken sık kekeler.

Bazı çocuklar odasında tek başına şarkı söylerken, telefonda arkadaşıyla konuşurken veya kitap okurken kekelemezler.

Kekemelikte anne baba tutumunun etkisi
Kekemelik vakaları incelendiğinde, bu çocukların genellikle baskıcı, katı kuralcı, aşırı titiz ve mükemmeliyetçi bir aileden geldikleri görülmektedir.

Bu anne babaların, çocuklardan beklentileri çok yüksektir. Çocukları devamlı denetim ve takip altında tutarlar. En küçük bir yanlışında ikaz eder, düzeltmesini isterler.

Kibar ve düzgün konuşmasına aşırı önem verirler. ?Efendim?siz ?lütfen?siz konuşturmazlar. Çocuk kaba bir kelime söylediğinde özür dilemek zorunda kalır. Yanlışlarından dolayı sık eleştiri ve uyarı alır. Başka çocuklarla kıyaslanır.

Kendisinden yaşının üstünde bir tertip düzen ve düzgün konuşma beklenen çocuk nerede, ne zaman, neyi, nasıl söyleyeceğini iyice düşünmek ve tartmak zorunda kalır. Yanlış bir şey söylemekten korkar. Bu korku duraksamasına ve iç çatışması yaşamasına yol açar. Kekemelik, bu iç çatışmanın dile yansımasından başka bir şey değildir.

Çocuk kekelemeye başladığı zaman işi daha da zorlaşır. Alay konusu olur. Her an kekeleyeceği korkusu ile konuşmaktan çekinir. Kendine olan güvenini kaybeder, sosyal gelişimi aksar. Aile tutumunu değiştirmediği sürece çocuğun bu kısır döngüden kurtulması çok zordur.

Üzerine gidilmediği ve aşırı önemsenmediği zaman 3-4 yaşlarında ortaya çıkan kekemeliklerin çoğu kendiliğinden geçer.

Aşırı titiz anne babalar, erken davranıp psikolojik yardım aldığı ve tutumunu değiştirdiği zaman kekemelik kısa zamanda düzelir. Hangi kekemeliğin ne kadar sürede geçeceğini önceden kestirmek zordur. Çocuğun, ailenin ve kekemeliğin hikâyesinin (ne zaman ortaya çıktığının) incelenmesi gerekir.

Kekemeliği tetikleyen olaylar
Kekemeliğin hikayesi incelendiğinde bazen karşımıza çocuğun hayatına âniden giren yangın, sel, deprem, tüp patlaması, trafik kazası, kanlı bir kavgaya şahit olması, köpek ısırması, ameliyat geçirmesi, aile üyelerinden birinin ölmesi, boşanma nedeniyle anne ve babadan ayrılması gibi travmaya yol açan bir korku çıkabilmektedir.

Anne babanın çocuğun gözü önünde kavga etmesi, birbirlerini boşamakla veya öldürmekle tehdit etmesi de korkuya yol açabilir. Bu durumda profesyonel terapi ile çocuğu korkusu ile yüzleştirmek, korkuyu yenmesi için cesaretlendirmek gerekir. Bu arada korkuyu besleyen depresyonu azaltmak için yatıştırıcı ilaç verilebilir.

Çocuğun kişisel terapiye alınması kekemeliği yenmesine yetmez. Ailenin de terapiye alınması, çocuğa karşı nasıl davranmaları gerektiğinin anlatılması gerekir. Terapiden iyi sonuç alınması için çocukla yakın ilişkide olan kimselerin de bilgilendirilmesi ve yardımcı olmaları istenmelidir.

Aile terapisinde, anne babalardan aşağıdaki durumlara dikkat etmeleri istenir:
– Aşırı baskıcı, kuralcı ve mükemmeliyetçi tutumlardan vazgeçilmelidir.
– Çocuk kardeşleriyle ve başkalarıyla kıyaslanmamalıdır.
– Özgüvenini güçlendirmek için olumlu davranışları övülmeli, küçük sorumluluklar vererek başarısı onaylanmalıdır.
– Başkalarının yanında azarlanmamalı, küçük düşürülmemelidir.
– Heyecanlandığı durumlarda dikkatini başka tarafa çekerek sakinleşmesi sağlanmalıdır.
– Başkalarının yanında kekemeliğinden söz edilmemelidir.
– Çocuğu dinlerken göz temasından kaçınmalı, sabırsız ve sinirli davranmamalıdır.
– Çocuk konuşurken konuşması düzeltilmemelidir.
– Kekelediği zaman alay edilmemeli, küçük düşürücü sözlerden kaçınmalıdır.
– Konuşması taklit edilmemeli, başkalarının da taklit etmesine izin vermemelidir.

Bazı anne babalar, psikoloğun bu tavsiyelerini yerine getirmeye çalışırken farkında olmadan bir başka aşırılığa düşerler. Çocuğu hiç üzmemeye, her isteğini yerine getirmeye, her yaramazlığına katlanmaya çalışırlar. Üzerinden her türlü disiplinin kalktığını gören çocuk kısa zamanda bu durumdan faydalanmayı öğrenir. Kaprisleri, istekleri ve yaramazlıklarıyla anne babayı bunaltır.

Terapiden amaç, adaletli ve mantıklı bir disiplinden vazgeçmeden çocuk üzerinde kekemeliğe yol açan aşırı baskıları ve korkuları gidermek, sevildiğini hissettirmek ve kendine güvenmesini sağlamaktır.